Haber

TKP’den Cumhuriyetin 100. Yılında Büyük Halk Buluşması… Okuyucu: “100 Yıl Önce Cumhuriyet sandıktan çıkmazdı.

HABER: SULTAN AKSİYON KELEŞ – KAMERA: KERİM UĞUR

Türkiye Komünist Partisi (TKP), Cumhuriyetin 100’üncü yılını ‘Halk için Cumhuriyet, Cumhuriyet için Sosyalizm’ sloganıyla İzmir Bornova Aşık Veysel Mesire Alanı’nda düzenlenen etkinlikle kutladı. Etkinlikte konuşan TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan, “Cumhuriyet 100 yıl önce sandıktan çıkmadı. Cumhuriyet, yoksul Anadolu köylüsünün, işçilerinin, yurtsever aydınlarının ve devrimcilerinin iradesinden çıktı. Sadece sandıkta da sandıktan çıkılamaz.”

Türkiye Komünist Partisi (TKP), Cumhuriyetin 100’üncü yılı dolayısıyla İzmir Bornova Aşık Veysel Mesire Alanı’nda ‘Halk için Cumhuriyet, Cumhuriyet için Sosyalizm’ sloganıyla geniş bir miting düzenledi. Orhan Aydın, Metin Coşkun, Ufuk Karakoç, Gülcan Altan, Senan Kara, Ümmü Pütgül, Nihat Behram, Haluk Polat gibi çok sayıda sanatçının sahne aldığı etkinliğe İzmir’in birçok ilçesinden vatandaşlar katıldı. “Fabrikalar, tarlalar, siyasi iktidar, her şey emeğin olacak” ve “İşçiler partisine, parti iktidara” gibi sloganlar sık ​​sık atılırken, İsrail’in Filistinlilere yönelik saldırıları da unutulmadı. Etkinlik boyunca vatandaşlar Türk bayrağı ve Filistin bayrağını dalgalandırdı.

Etkinliğe 5 Ekim’de tutuklu bulunduğu cezaevinden tahliye edilen Merdan Yanardağ da katıldı. Yanardağ, şu mesajla karşılandı: “Merdan Yanardağ’a, haksız yere cezaevinde geçirdiği günlerin ardından geçmiş olsun diliyoruz. Baskılar, cezalar ve tehditler bu halkı, gazetecileri yıldıramaz ve yıkamayacaktır. Hoş geldin Merdan Yanardağ, yan yanayız. birlikte artık daha güçlüyüz.”

Konuşma ve konserlerden önce tiyatro oyunları, şiirler ve şarkılarla Cumhuriyetin kuruluşuna giden süreç, kuruluş ve sonraki yıllar ele alındı. Etkinlikte konuşan TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan şunları söyledi:

“TÜRKİYE’NİN KÜLT PİRLERİNE VE HOLDİNG PATRONLARINA: EVET, Türkiye Yükseliyor”

“Size iki soru soracağım; cevabını bildiğim, çok değerli bir soru. Cevabı evet ve hayır olan sağlam ve sert iki soru. 100 yıl sonra geldiğimiz noktadan, Türkiye’nin durumundan memnun musunuz? Peki, Türkiye’yi gün yüzüne çıkarmaya kararlı mıyız? Bu sorulara vereceğimiz cevaplar hepimizin cevabıdır.” Bu bir ayna. Bu bir yeniden kuruluş ve kurtuluş iradesidir. Artık hikayemizin geri kalan kısmına başlayabiliriz. Bugün burada sizlerle paylaştığımız hikaye AKP yıllarına dayanıyor. Devam eden bir karanlığı hatırlatmamıza gerek yoktu. Değerli olan AKP’yi bir sürecin yarattığının anlaşılmasıdır. Pek çok sorunun kaynağı AKP’dir ama aslında sonuç AKP’nin kendisidir. CIA ve NATO destekli darbeler gerçekleştirdiler. Gençleri öldürdüler. İşçi sınıfının örgütlenmesine yasa dışı engeller yarattılar. Her türlü yalanı, iftirayı denediler. Bir açıdan başarılı oldular; solu, devrimcileri ve işçi hareketini gerilettiler. -geçici-. Ama kendi adlarına kesinlikle başarısızlar. Ülke istikrarı sağlayamadı. Sorunsuz bir yılımız yok. Siyasi kriz geçti, ekonomik kriz başladı. Bazen bunlar birbirini tetikliyordu; Yoksulluk, yüksek hayat pahalılığı, işsizlik, adaletsizlik, bilim, sanat, kadın düşmanlığı, doğanın tahribi, tarımın çöküşü, eğitim ve sağlıkta toplumsal çıkarların göz ardı edilmesi, trafik sorunları ve en önemlisi toplumsal eşitsizlikler hep varlığını sürdürdü. 1923 yılında Cumhuriyet kurulduğunda halkın heyecanı ve umudu başkaydı. Ne oldu da bu duruma geldik? Ne oldu da Türkiye milletimiz için hep altüst oldu? Kimilerine göre Türkiye zemin kazanıyor ve ‘Türkiye Yüzyılı’ndan bahsediyorlar. Türkiye tarikat şeyhleri ​​ise, Türkiye holding patronları ise, Türkiye vurguncu ve uyuşturucu baronları ise; Evet Türkiye yükseliyor.

“AKP’DEN ÖZGÜRLÜK VE DEMOKRASİ BEKLEMEK YA APTALLIK YA İHANETTİR”

21 yıldır iktidarda olan AKP’nin en büyük başarısı; Büyük bir yıkımı ve çürümeyi inanılmaz bir başarı öyküsü olarak pazarlıyor. Bunu nasıl başardılar? Seçimi AKP kazandı, AKP’nin arkasında ABD vardı. Evet, büyük sermaye AKP’yi tutkuyla destekliyordu ama bunlar İslamcı bir partinin Türkiye’de yeni bir karşı-devrimci dönüşüm yaratması için yeterli değildi. Birileri AKP’nin Türk toplumunun direncini düşürmesine yardımcı oldu. Ancak AKP, Türkiye’de emekçilere onlarca yıldır gerçekleştirilen kapsamlı saldırıların yeni bir aşamasıydı, çok tehlikeliydi. AKP’den özgürlük ve demokrasi beklemek ya aptallıktı ya da ihanetti. AKP, ABD’li ve Avrupalı ​​emperyalistlerin desteğiyle, halkın dini inancını istismar ederek, Türkiye’yi hem iç hem de dış politikada çok tehlikeli bir yere sürüklerken, TKP özelleştirmelere ve anti-demokratik karşı duruşun gerekli olduğunu vurguladı. laik adımlar.

“AKP HİÇBİR SORUNU ÇÖZEMEZ AMA YENİ SORUNLAR YARATIYOR”

Hiç susmadılar, hiç utanmadılar. Solculuğu, devrimciliği, Marksizmi kirletmeye çalıştılar. AKP karşı-devrimci bir partiydi, biz de bunu söylüyorduk. Laikliği savunmadan, özelleştirmelere karşı çıkmadan, Avrupa Birliği gibi emperyalist bir kuruma karşı mücadele etmeden Türkiye’de solcu olunamayacağını söylüyorduk. Emperyalist merkezlerde projelendirilen yerellik, özerklik gibi kavramlar Türkiye solunun dudaklarında vazgeçilmez hale geldi. ‘Kürt sorununu AKP çözecektir’, sorunun kendisi AKP’dir. AKP hiçbir sorunu çözemiyor ama yeni sorunlar yaratıyor. Bizim yaklaşımımız buydu. Eğer meselelere sınıf perspektifinden bakmazsanız, özgürlük, demokrasi gibi kavramları gelişigüzel kullanırsanız, ‘iyi emperyalizm-kötü emperyalizm’ diye bir şey icat ederseniz, laikliği faşizm sanıyorsanız, büyük dönüşümlere yaklaşıyorsanız. Tarihimizde Cumhuriyetin kuruluşuna, milli mücadelenin önderi Mustafa Kemal’e düşmanlıkla, ya saçma sapan konuşursanız ya da ihanet ederseniz. Belki her ikisi de geçerlidir. İkisi de saçma sapan konuştular ve ihanet ettiler. Bilmiyoruz, belki de kendilerine verilen görevi yerine getirmişlerdir. Özelleştirmeleri desteklediler, Avrupa Birliği adaylığını desteklediler, dini cemaat ve mezhepleri desteklediler, ‘Ergenekon’ denilen alçak operasyonu desteklediler, anayasa değişikliğini desteklediler, ‘Esad kahrolsun’ sloganlarıyla Libya ve Suriye’deki rezilliği desteklediler. “Kahrolsun Kaddafi”, komşumuz Yunanistan’daki işçileri uyutmak için. Syriza adındaki sahte solcu ucubeyi desteklediler.

“SINIF GÖZLÜĞÜNÜZÜ ÇIKARSANIZ AKP’DE DEVRİMCİLİĞİ GÖRECEKSİNİZ”

Syriza’nın neyi destekleyeceğiz? Yunan yoksullarını umutsuzluğa ve intihara sürükleyen halk karşıtı politikalar uyguladılar. Komünistler dışında herkes onların solcu olduğunu düşünüyordu ama Syriza, uğursuz misyonunu yerine getirdikten sonra işlerini ve ülkeyi sağa teslim etti. Bundan hoşlanmıyoruz evet. Syriza’yı geçtim, onlar Biden’ı desteklediler. Bu neydi? Trump faşist, Biden demokrat. ‘Savaş yaklaşıyor’ diye uyardık ve nerede olduğunu anlattık. ‘Biden savaş kabinesi kuruyor’ dedik ama TKP çağı anlamadığı için ahkam kesenler oldu. Bunlar utanmaz ve utanmazdır. Yıllarca AKP’ye yardım ettiler, sonra buna ‘saray rejimi’ dediler. Bunları neden konuşuyoruz? Aynı hataları yapmamaktan bahsediyoruz ama aynı hatalar ardı ardına tekrarlanıyor. Bakın şu ana kadar konuştuklarımızdan iki temel sonuç çıkıyor; Öncelikle düzenli olmak ve sağlam bir programa sahip olmak zihnimizi korur. TKP’nin 20 yıllık AKP döneminde tek bir temel konuda yanılmamasının nedeni budur. ikincisi; Her meseleye sınıf perspektifinden bakmak gerekir. Sınıf gözlüklerinizi çıkarırsanız AKP’de devrimciliği göreceksiniz. Derslik gözlüklerinizi çıkarırsanız TÜSİAD denilen sermaye örgütünde çağdaşlığı ve demokrasiyi göreceksiniz. Sınıf gözlüklerinizi çıkarırsanız Kürt sorununun çözümünde emperyalizmi müttefik olarak göreceksiniz. Sınıf gözlüğünüzü çıkarırsanız burnunuzun ucunu göremezsiniz. Muhafazakar deyin, takıntılı deyin, mezhepçi deyin; TKP sorunlara sınıfsal açıdan bakmaya devam edecek.

“EN ZENGİN YÜZDE 4’ÜN ZENGİNİ YÜZDE 96’NIN ZENGİNLİĞİNE EŞİTTİR”

AKP bu ülkeyi tepeden tırnağa mahvetti. Cumhuriyet, laiklik, sanat, kültür, çevre, özlük hakları, kadın hakları, çocuk hakları, kamu yararı, kamusal alan… Yıkılmayan tek şey; işveren kasaları. Arkadaşlar lütfen şu tabloya bakın. Türkiye’de en zengin yüzde 4’ün serveti yüzde 96’nın servetine eşit. En zengin yüzde 1’in toplam serveti, tüm servetin yüzde 42’sini oluşturuyor. En yoksul yüzde 50 gelirin yalnızca yüzde 11’ini alıyor. Fabrikalar, tarlalar, siyasi iktidar, her şey emeğinizin olacak. Çünkü bu grafikteki mavi çizgi şirketlerin milli gelirden elde ettiği kârdır. Gerçek kırmızı çizgi, aldığınız paydır. Buna izin verme şansımız var mı? Bizim insanımız altüst olurken, başkalarının kârları sürekli artıyor. Tanrıya şükür, var. Görkemli şirketlerden biri olan Koç Holding’e bakalım. Bunlar yıllık net karlardır. Arkadaşlar doların artış hızının çok üzerinde bir artış var. Koç’un karı. Bu rakamlara iyi bakın. Bakın 46 milyondan 69,8 milyar TL’ye çıktı. Bu AKP’nin becerisidir. Böyle bir toplantıda sizi rakamlarla bunaltmak istemiyorum. Ama gerçek şu ki; AKP’nin arkasında kimin olduğunu iyi anlamak gerekiyor. Diğer holdingler de farklı değil; Hepsi şişmanlıyor.

“SERMAYE İÇİN, EMPERYALİST İÇİN VEYA KÜLT İÇİN DAHA İYİSİ YOK”

Peki işçi sınıfımızın durumu nedir? Biliyorsunuz Türkiye büyüyor ama reel ücretler yani satın alma gücümüz 1970’lerin, yani onlarca yıl öncekinin gerisinde kaldı. İki darbenin, sayısız katliam ve cinayetin, AKP’nin 1970’ten bu yana yaşadığı karanlığın kaynağını arıyorsanız buraya odaklanacaksınız. Durum bu ve ne yazık ki vatandaşlarımıza sürekli yeni tuzaklar kuruluyor. Bazıları güzel bir vücut çalımı ile AKP’lilerden AKP delilerine dönüştü. Ama hatada ısrar ederek, ihanette ısrar ederek… 2013’te bu kişiler AKP iktidarına meydan okudular ve ‘Senin bana seçtiğin kıyafetleri giymeyeceğim’ diyerek sokaklara döküldüler. Şimdi iktidar Gezi direnişini ‘Sorosçu’ diyerek karalamaya çalışıyor. Soros ve Fethullah’ın yanında yer alan AKP değil miydi? AKP’ydi, bu ayrı bir sorun. Peki Gezi’de ne oldu? Gezi’de insanlar sokaklara döküldü. Biz Gezi’yi siyahi devrimcilere bırakmadık, bu halk da bırakmadı. Artık AKP ne isterse söylesin. Sonra ne oldu? Ana muhalefet partisinin lideri çıkıp “Evinize gidin” dedi, “Seçim” dedi ve Ekmeleddin adında bir kişiyi halkın önüne çıkardı. Fetullahçılar, halkın örgütlü gücü yerine; Kasetlerle ve yaramazlıklarla uğraşmaya başladı. Yeni bir muhalefet tasarlandı. Daha fazla ayrıntıya girmeyeceğim, Türkiye’de muhalefet tasarımı toplumu ve insanları evlerine hapsetmiş, kişiliksizleştirmiş, seçimden seçime siyasetle meşgul etmiştir. Çözüm? Bütün bu rezaletlerin en büyük sorumlusu olan CHP yönetiminin şaşkın bakışları arasından karşımıza çıkan Akşener, Davutoğlu, Babacan ve Karamollaoğlu; Evli eve, köylü köyüne. İstediklerini aldılar, laik duyarlıklıların oylarıyla milletvekili oldular, halkı aldattılar ve hep birlikte tarihimizin en gerici parlamentosunu oluşturdular. Onlara sevimli görünmek için her şeyi deneyen Kılıçdaroğlu, istediğini elde etti. Türk siyaseti tamamen sağcı hale geldi. AKP ile anayasa müzakeresi yapacaklar. Her zaman laikliğin arkasında birlikte duracaklar. Bize ne deniyordu? “O seçim bu seçim değil” Genel seçim bitti. Artık daha yüksek sesle konuşabiliriz. Bakın şimdi 85 milyonluk ülkede 64 bin oy alan TKP’yi dinlemenin vakti geldi ama “Canım onlar da az oy aldı, ne gibi hükümleri olabilir?” diyemeyen parti, ciddiye aldıkları, umut ettikleri, heyecanlandıkları parti.

“100 YIL ÖNCE CUMHURİYET OY SAYISINDA YAYINLANMAZDI”

100 yıl önce Cumhuriyet sandık kazanamadı. Cumhuriyet; Fakir Anadolu köylülerinin, işçilerinin, yurtsever aydınlarının ve devrimcilerinin iradesinden ortaya çıktı. Sadece sandığa güvenenler sandıktan çıkamazlar. Karşımızdaki sömürgecileri, yobazları memnun etmeye çalışarak gün yüzüne çıkamayız. Onlara hoş görünmek, onları korkutmamak bir politika değildir. Sermayeye, emperyalistlere, mezheplere faydası yok. Türkiye’de düzen değişikliğini erteleyerek günü kurtarmak mümkün değil. Bu düzeni hemen değiştiremeyebiliriz ama devrim ve sosyalizm düşüncesini güncel tutarak, yaygınlaştırarak, örgütleyerek kurtuluşu yaklaştıracağız. Sosyalizmi veya devrim fikrini erteleme şansımız yok.

“AKP’NİN ANAYASA TARTIŞMALARINDAN UZAK DURULMALI”

Sermaye sistemini, piyasa ekonomisini ve kapitalizmi sorgulamayan, yüzleşmeyen hiçbir çaba özgürlüğe, barışa, demokrasiye, refaha ve bağımsızlığa hizmet etmez. Asgari program azami program olduğu için işçi sınıfı ve emekçiler kaderciliğe mahkum edildi. Adını koyalım ve onurlu bir şekilde söyleyelim: Ya barbarlık, ya sosyalizm. AKP’nin yeniden gündeme getirdiği anayasa tartışmalarından kaçınılmalıdır. Karşı-devrimci bir partinin yapısı da karşı-devrimcidir. Türkiye’nin ihtiyacı olan devrimci bir düzen ve devrimci bir anayasadır.

“HİÇ KİMSE TKP’YE OYLARI BÖLÜN, AKP’YE HİZMET EDERSİNİZ DİYEMEZ”

Yerel seçimlerde büyükşehirleri muhalefetin kazanıp kazanamayacağı tartışmasının artık hiçbir değeri ve hükmü kalmayacak gibi. Halkımız yerel seçimlerde hükümetiyle ve muhalefetiyle bu sisteme karşı çıkacak mı, çıkmayacak mı? Bu bizim sorunumuz. Yeni sosyalist ve popülist belediyeler mi yaratacağız? Sorun bu. Dersim örneğini tekrarlayacak mıyız? Sorun bu. Bunu baştan söylüyoruz; Hiç kimse TKP’ye “Oyları bölüyorsun, AKP’ye hizmet ediyorsun” diye gelmesin. AKP’ye kimin hizmet ettiği ortada. Laik duyarlıklıların, Cumhuriyetçilerin, yoksul Alevilerin, Kürt işçilerin, hayat pahalılığından rahatsız olan işçilerin oylarını doğal gören düzen partilerine bir karış taviz vermeyeceğiz.

“SERMAYE SINIFINI GÖRMEYENLERLE ASLA ARKADAŞ OLMAYACAĞIZ”

Türkiye’nin Cumhuriyet birikimine dost elimizi uzatıyoruz. TKP zaten bu birikimin bir parçası. Ancak laik, bağımsız, aydın bir Türkiye isteyenleri, konunun özünü düşünmeye, sınıf çelişkilerini, emek-sermaye çelişkisini gündemine almaya çağırıyoruz. Son dönemde Türkiye’nin başına gelen felaketin kapitalist sistemden, sermaye egemenliğinden, tekel diktatörlüğünden kaynaklandığının farkına varanların sayısı artıyor. Sermaye sınıfı bizim düşmanımızdır. Sermaye sınıfının barbarlığını görmezden gelerek demokrasi, özgürlük, barış, bağımsızlık, cumhuriyet ve laiklik için çabalayanlarla asla dost olmayacağız. Tam tersine şöyle diyeceğiz; Sen de holdinglerle birlikte çürüyorsun.

“BU ÜLKEYİ HIRSIZLARDAN, ZORBALARDAN TEMİZLEMEK BİZİM GÖREVİMİZ”

TKP burada. 100 yıl önce buradaydık. Bağımsızlık istiyorduk, işgale direniyorduk. ‘Cumhuriyet’ diyorduk. Bizim farkımız, insanın başkasını sömürmediği bir düzen istiyorduk. O zaman zayıftık, şimdi güçlüyüz. Üstelik Türkiye’nin artık başka çıkış yolu da yok. Biz bu toprakların, bu ülkenin partisiyiz. Vatanımıza ve milletimize ihanet aklımızın ucundan bile geçmiyor. Ama bu ülkeyi sömürücülerden, hırsızlardan, zorbalardan temizlemek bizim görevimizdir. Vatanseverlik bunu gerektirir. Çünkü biz komünistiz, aynı zamanda cumhuriyetçiyiz. Sosyalizmin cumhuriyete ihtiyacı var. Ama cumhuriyetçilerin artık sosyalizme ve komünistlerin dostluğuna ihtiyacı var. Farklı yollardan geliyoruz, holdinglerin ve mezheplerin gücüne meydan okuyoruz. Cumhuriyet birikimi içinde zaman zaman kendini hissettiren Kürt düşmanlığının kime hizmet ettiğinin iyi anlaşılması gerekiyor. Türkiye’de Kürt sorunu var. Bu sorunu ancak sermayeden ve emperyalizmden kurtulduğumuzda çözebiliriz. Emekçiler etnik temelde bölünüp birbirlerinden uzaklaşıp düşmanlaştıkça, sömürücülerin ve emperyalistlerin günü doğuyor. Kürt yoksullarını emperyalist ülkelerden yardım istemeye zorlamak büyük bir suçtur ve ne yazık ki cumhuriyet saflarında Kürt düşmanlığının ortadan kaldırılması gerektiğini söylediğimizde “Ben cumhuriyetçiyim ve” diye bize kızanlar oldu. Kürtlerin düşmanı değil”. Bize göre değil; İşçileri ve halkımızı bölen, on milyonlarca insanı AKP’den ve emperyalistlerden yardım istemeye zorlayanlara kızınız. Bize kızmayın. Kürt işçilerinin laikliği, cumhuriyetçiliği, anti-emperyalizmi ve sosyalizmi umursamadığını düşünenler yanılıyor. Burada birbirimizin kökenine, geçmişine bakmıyoruz ama çok sayıda Kürt kardeşimiz var. Ama şunu biliyoruz; Özgür, eşit ve kardeş sosyalist Türkiye’yi hep birlikte kuracağız. Sosyalist cumhuriyet ortak eserimiz olacaktır. ‘Türkiye Halk Temsilcileri Meclisi’, devletçi planlı bir ekonomik düzen, laik, bağımsız, gelişmiş, sanayileşmiş bir ülke ve müreffeh bir toplum için bu ülkenin cumhuriyetçi birikimini, komünistlerini ve sosyalistlerini bir araya getiriyor. Neredeyse çalışmalarımıza başlıyoruz.

“FİLİSTİN HALKINI YALNIZ BIRAKMAYACAĞIZ, FİLİSTİN HALKININ DİRENİŞİ MEŞRUDUR”

Onlarca yıldır İsrail’in işgal ve katliamlar başta olmak üzere her türlü saldırganlığına direnmeye çalışan Filistin halkını, Hamas’ın son zamanlarda bu kadar ortaya çıkması nedeniyle asla yalnız bırakmayacağız. Hamas gibi siyasal İslamcı ve cihatçı örgütlere karşı tutumumuz kesindir; TKP laiklik ve aydınlanma savunmasından asla taviz vermez. Ancak bugün Hamas’ı bahane ederek Filistin direnişine gölge düşürmek, ‘İsrail de kendini savunuyor’ algısının oluşmasına izin vermek ne bize ne de TKP’ye yakışır. Filistin halkının direnişi yasaldır. Burada dost ve kardeş komünist partilerin temsilcileri var. Onlarla partimizin ev sahipliğinde birkaç gün toplantı yaptık. Onları İzmir halkı ve tüm vatandaşlarımız adına selamlıyorum. Biz dünyanın her yerinde büyük ve güçlü bir aileyiz. Sınıfsız, sömürüsüz bir toplum için çabaladığımızı söylüyoruz. Son büyük çalkantıya hazırlanıyoruz. 100 yıl önce Cumhuriyeti kuranlara selam olsun! Anadolu halkına selam olsun! Türkiye’nin ve dünyanın aydınlık geleceğine selamlar! Selam olsun umut, ilham, bilgelik ve çabalama kararlılığı vererek insanlığa yol gösteren Marksizm-Leninizm’e!”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu